29 Kasım 2012 Perşembe


NEREYE GİZLENDİ AŞK?

Nereye kayboldu güven?
Nereye gizlendi aşk?
Dünya eski dünya değil belli ki
Bir zamanlar dost aradı gözlerimiz,
Sevgi yuvasıydı gönüllerimiz
Şefkatle kucaklayan kollarımız vardı,
Yarınlara saklı bitmeyen ümitlerimiz.
Besbelli, çekip gitmişler birer birer,
Yarimiz, yarenlerimiz...
Ve dahi;
Can bilip candan öte,
Canan deyip karşılıksız sevdiklerimiz.
Nereye kayboldu güven?
Nereye gizlendi aşk?
Bakışlar hoyratça bakmazdı birbirine,
Nefreti tanımazdı sinelerimiz.
Ne emsalsiz sevdaları doyasıya yaşamışlardı oysa
Çok değil daha dün gibi,
Dedelerimi, ninelerimiz..
Hicran ve vuslat türküleri düşmezdi dillerinden,
Ser verip sır vermedikleriyse, asaletlerinden.
Şimdi görsen tanır mısın
O aşkı ,o güveni?
Bulur musun yeniden,
O seveni ve sevileni ?
Yok mu sahiden bir tanıyanı, göreni ?
Nereye kayboldu güven?
Nereye gizlendi aşk ?

                                           Köksal CENGİZ (Niyazkâr)

            


NEREDESİN ANNE ?

Mevsimler bahara erse ne fayda?
Çiçekler dalında kuruyor anne.
Takvimler yılları görse ne fayda?
Ömürler anında duruyor anne.

Kin, nefret bulutu sarmış dünyayı,
Mazluma çevrilmiş zalimin yayı,
Adalet bozulmuş, karar: sus payı,
Yürekler şüpheyle vuruyor anne.  

Hicran elemini seven taşıyor,
Canlar cananından ayrı yaşıyor,
Nasipsiz gönüller aşksız üşüyor,
Bedenler ruhunu arıyor anne.

Dillerde hakikat sözü kalmamış.
Hâllerde ahlakın özü kalmamış.
Güllerde bülbülün gözü kalmamış.
Böcekler goncayken sarıyor anne.

Muhabbet kokardı ılık nefesin,
Hakk’ı haykırırdı şefkatli sesin,
Tükendi takatim şimdi nerdesin?
Yâd eller hükmünü sürüyor anne.

Koca bir mirastan ne kaldı bize?
Ceddimiz hakimdi yedi denize.
Ümitler beslerken yarın gündüze.
Geceler çıkmaza varıyor anne.

Bu nasıl hayattır? Desene bana!
Nice nevcivanlar döndü al kana.
Niyazkâr bu derde nasıl dayana?
Bebeler ölüme yürüyor anne.



                                               Köksal CENGİZ
                                                  (Niyazkâr)

22 Kasım 2012 Perşembe






Nelerimiz Vardı
Hilal mührü vurmuş idik nice çağlara    
Altaylardan Tuna’ya gülüşümüz vardı.  
Üveyikler sürmüş idik yalçın dağlara    
Bozkırlardan Sina’ya gelişimiz vardı.    

Medeniyet neymiş bizden öğrendi dünya
Bir huzur sindi havaya, toprağa, suya
Fethimizle gerekleşti bin yıllık rüya  
Karanlığı böğründen delişimiz vardı.      

Ulaşınca milletime Hak’tan bir emir    
Manâ ile şekillendi mermer ve demir
Bir Sen i sevdik en yüce vallahi tek bir
Emr-i bil marufunu bilişimiz vardı.        

Akçakocaları saydık, bildik uluyu  
Yâr aşkına pîr elinden içtik doluyu
Al kanlarla vatan yaptık Anadolu’yu
Al bayrağı göklere salışımız vardı.

Bilesin ki tatmamıştır ceddin izmihlâl
Şehitlerle kazanıldı canım istiklâl      
Şimdi sana emanettir âti,  istikbal    
Ezelinden bağımsız kalışımız vardı.  

Tasalanma! Geçer kara gün de,  gece de
Mutlak iner yücelerden bir gün cüce de
Niyazkâr’ım Sırat kime kıldan incede?  
Allah Allah diyerek ölüşümüz vardı.
                                                        2011 Şubat
                                          Köksal CENGİZ (Niyazkâr)





EN YÜCE, BENİM EFENDİM !

Ne demişsen ne yapmışsan emsâlsiz
Yoluna kurbanım, canım efendim!
Her şey perişandır, kalınca sensiz
Sensiz hiç geçmesin ânım efendim!

Fikrim sensin, zikrim sensin, dilim sen
Bahar sensin, gülşen sensin, gülüm sen
Hâlden hâle koysa Rabb’im hâlim sen
Gururum, şerefim, şânım efendim

Şefaat dilerim efendim senden
Say beni ne olur, say ümmetinden!
Sünnetin olmasa çıkarım dinden
İmânım, âmelim, dinim efendim!

Sensiz yoktur gözlerimin ışığı
Mevlâm etsin cemalinin âşığı
Her gönlün var mutlaka bir mâşuğu
Res’ülüm, Habibim, Hânım efendim

Asr-ı saadettir en güzel zaman
Hicrinden bizârım, derim el aman!
Seni sevmeyenin hali pek yaman
Bu günüm, yarınım, dünüm efendim!

Nûrun sarmış onsekiz bin âlemi!
Senle diner rûhumuzun elemi
Âciz kalır Niyazkâr’ın kalemi
Ne yüce, en yüce benim efendim.

Köksal CENGİZ

(Niyazkâr)

KALK DOSTA GİDELİM GÖNÜL

Madem bizi arz eylemiş,
Kalk dosta gidelim gönül!
Belki"arsız" farz eylemiş,
Kalk dosta gidelim gönül!

Oysa bilir ne çekeriz,
Kahrolsak da gül dikeriz,
Sitem okuyla çökeriz,
Kalk dosta gidelim gönül!

Meşakkatli yolumuz var,
Perişan bir hâlimiz var,
Tutunacak dalımız var,
Kalk dosta gidelim gönül!

Bizi bulur bin bir çile,
Ömür geçer mihnet ile,
Çareyi gayrı kim bile?
Kalk dosta gidelim gönül!

Canan bile ağyar sanar,
Gidip de kör nefse kanar,
Derdimize bir  o yanar;
Kalk dosta gidelim gönül!

Bülbül gülü kıymaz yada,
İçli içli eyler nida,
Sonumuz hayreylesin Hüda;
Kalk dosta gidelim gönül!

Vuslatına Niyazkâr'ız,
Gün üstüne gün sayarız,
Kutsal davete uyarız,
Kalk dosta gidelim gönül!
12.09.2012





Resim yazısı ekle
Bir yalnızlık çöker üstüme bilemezsiniz…

Ben ki caddeleri neonlu koca şehirlerin
İzbe,karanlık, kuytu bir yerindeyim..
Aç mıyım? Çıplak mıyım? Uykusuz muyum?
Buz mu kesmiş ayaklarım, ellerim?
Siz bilmeyin ablalarım, ağabeylerim;
Siz bilmeyin…
Varıp sormayın hâlimi, hatırımı
Lakin;
Kirletmeyin nefretinizle kaldırımlarımı...

Bir yalnızlık çöker üstüme bilemezsiniz...
Bazen acıyarak,
Bazen utangaç nazarlarla geçerken yanı başımdan,
Kaygılanmayın sakın ha!
Paramparça umutlarımdan…
Sabaha sağ salim çıkar mıyım?
Size ne bundan?
Öyle ya, size ne bundan?
Acaba bilir miydi içinizden birisi,
Bu meçhul hayat hikâyemi?
Yahut karanlık ve korkulu düşlerimden söz etsem ,
Sabırla dinler miydiniz beni?

Bir yalnızlık çöker üstüme bilemezsiniz…
Başıboş köpekler kovalar geceleri
Ben arkama bakmadan hep kaçarım…
Bazen dolunay azatlığında;
Bir meleğin aşkı düşer pır pır eden yüreğime…
Ona hiç tanımadığım sevdiklerimden söz açarım…
Bazen bir anne ile bir çocuk ilişir gözlerime,
Özlemle baka kalırım sımsıkı kenetli, sımsıcak ellerine…
Oysa düş kurmak ne haddime değil mi?
Düş kurmak benim neyime?

Bir yalnızlık çöker üstüme bilemezsiniz…
Bunca kalabalık ortasına,
Yetimliğini solumakta her sabah körpe ciğerlerim...
Alıp götürürler beni bilinmez diyarlara,
Vitrinlerde baka kaldığım kamyonlarım, trenlerim…
Sonra çarçabuk uyanırım beni aldatan toz penbe hayallerden
“Boyayalım abiler! Resmini görmezseniz para yok!
İsterseniz badem yağlı cila çekerim"...

Bir yalnızlık çöker üstüme bilemezsiniz...
Kendimi bildim bileli hüzünlere aşinayım.
İtilip kakılmış, terkedilmiş  olsam da;
Tutunmak için acımasız hayata ve acılarına
Cılız bacaklarımla şimdilik ayaktayım.
Yarın mı? Kim emin ki bir an sonrasından?
Beni ararsanız,
Hâlâ çıkmaz bir sokaktayım.

Bir yalnızlık çöker üstüme bilemezsiniz...
Ablalarım, abilerim;
Kader ağımızı örmüş birkere,
Biz nere, mutluluk nere?
iki kere iki dört etmiyor her zaman bizim gibilere..
Çarp, böl, topla çıkar;
Elde var:
 Dün akşamdan yarım simidim.
Hani kağıt helvam, elma şekerim?
Hani topacım, misketlerim?
Hani bayramlık pabuçlarım, süslü elbiselerim?
Sahi söyleyin ben kimim? Kimlerdenim?

Bir yalnızlık çöker üstüme dedim ya, siz bilemezsiniz…
Korkmayın kimselere yoktur kinim,
Beni terkedenleri bile çoktan affettim.
Yeter ki hor görüp, hakir bellemesin beni büyüklerim
Dert, kahır tomar tomar olsa da bende;
Dağlar kadar kocamandır sevgi dolu yüreğim...
22.05.2012
Köksal CENGİZ









YÂR
YÂR DİLE YÂR DİLE YÂR
SEVDAN GELSİN  DİLE YÂR.
AYRILIK DEME MENE;
NE DİLERSEN DİLE YÂR.